1. gün – Plastik ambalajlı Surp Giragos

Cuma, 28 Mart 2014 16:50 tarihinde oluşturuldu
 
 

 

Diyarbakır’da 14 gün/Amed’e dair 14 fotoğraf/ Tigranakert’e dair 14 metin

Gazeteci ve fotoğrafçı MJM Repair için iki hafta boyunca Diyarbakır'da (Kürtçe ismiyle Amed ve Ermenice Tigranakert'te) röportajlar yaptı. 1915 Soykırımından önce şehirde nüfusu binlerle ölçülen Ermenilerin geçmişi, bugünü ve geleceğine dair fotograflar çekti. MJM hikayeleri Ermenilerle kesişen mekanlar ve insanlarla karşılaşmalarını röportajları boyunca okuyucuyla paylaşıyor. 

Bu foto-röportaj Mayıs 2013'te yapılmıştır. Yazıda yer verilen bazı hususlarda o tarihten sonra değişiklikler olmuştur.


1. gün – Plastik ambalajlı Surp Giragos

Diyarbakır’a ilk gelişimden iki yıl sonra Surp Giragos epey değişmiş. Bu Ermeni kilisesini resmi açılışından bir kaç ay önce görmüştüm, o zaman inşaat çalışmaları devam ediyordu. Her yerde yapı iskeleleri vardı, mobilyalar henüz gelmemişti. Oysa şimdi üzerilerinde Ermeni alfabesiyle yazılmış “SG” (Surp Giragos) baş harfleri bulunan yepyeni banklar yerleştirilmiş, mumlar yakılmış ve Ortadoğu’nun en büyüklerinden biri olduğu söylenen kilisenin restorasyonuna katkıda bulunmak isteyenler için kilitli iki kutu bağışları bekliyor. Koronun olduğu bölümde sandalyeleri ve ihtişamlı bir koltuğu tozdan korumak için üzerilerinde kalın plastik örtüler var hala. İnananları ağırlamak için her şey hazırsa da, Surp Giragos’ta temel bir şey, daha doğrusu biri eksik : bir papaz !

Patrikhane bir gün bir papazın geleceğine söz vermiş olsa da kimse ne zaman geleceğini bilmiyor. Din görevlisi sayısının azlığından dolayı, Diyarbakır’ın küçük Ermeni topluluğunun Pazar ayininin burada yapıldığını görmek için daha beklemesi gerekiyor. Yerli ve yabancı turistler her gün ziyaret etse ve Paskalya kilisede bu yıl ikinci defa çörekler ve rengârenk yumurtalar eşliğinde kutlansa da, kilise bu yüzden şimdilik “bekleme modunda”. Bir din görevlisinin yokluğunda töreni yönetmeyi üstenen Ermenice öğretmeni Kevork bize Paskalya için hazırlanan yumurtaların 500’den fazla olduğunu anlatıyor.

Kilisenin ağır kapısı kapanıp sokağın uğultusu geride kalınca içeriye huzur hâkim oluyor. Doğa burada kendine ait olanı yeniden almış, küçük avluya hükmeden dut ağacı ziyaretçilere kurtarıcı gölgesini ve tatlı meyvelerini sunuyor. Bir köşede bir fotoğraf sergisi yapılan restorasyon çalışmalarının boyutunun farkına varmayı sağlıyor, aynı zamanda ziyaretçilere geçen yüzyıl başı Diyarbakır’ında Ermenilerin varlığı hakkında bilgi veriyor. Binanın iki tarafına da bu bölgede insanın asla reddetmeyeceği türden bir ferahlık sağlayan çeşmeler yerleştirilmiş. Seslerini duyduğumuz güvercinler ise Rusya’dan özel olarak getirilmiş ve Surp Giragos’un hayatta olduğunu bize hatırlatan ağır çanların yanında kendilerine bir yer bulmuşlar bile. “Çok kültürlülüğün örnek kenti olmalıyız, ezan seslerinin yanında çan seslerini de duymak istiyorum”, demişti iki sene önce yapılan bir söyleşide Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir. Rüyası sonunda gerçekleşti…


 

Çeşitli gazete ve dergilerde çalışan MJM Yerkir Europe Sivil toplum kuruluşu için Ermenistan ve Türkiye'de foto-röportajlar gerçekleştirdi. Çalışmalarından örnekler www.mjm-wordsandpics.com sitesinde görülebilir.